Ankara'da bir öğle vakti yağmur yağıyordu,
Bardaktan boşalırcasına..
Ve bir genç,okuduğu kitabın derinliklerine dalmıştı çoktan
Ve bir genç,okuduğu kitabın derinliklerine dalmıştı çoktan
Yağan yağmura inat,Afrika'nın bir çölünde serap görüyordu,
Ankara'da bir öğle vakti yapmur yağıyordu...
Şemsiyesi uçunca farketti bir adam hâlâ varolduğunu
Hayat ara sıra da olsa rayından çıkıyordu
Peşinden koşarken uçan şemsiyesinin
Ankara'da bir öğle vakti yağmur yağıyordu...
Şehrin bir köşesinde oturmuş kanepesine
"Neden" diye düşünüyordu bir adam,
"Nasıl" diye düşünmeye üşendiği için.
Ve "kim" diye düşünmedi hiçbir zaman,bir yaratıcıyı kabul etmediğinden
Zamanın başka bir boyutunda yaşadığını anlıyordu
Yelkovan akrebi kovalıyordu eski bir duvar saatinde
O saatin içine tıkılmış olmasalar kim kimi kovalardı belli de olmazdı hani..
Ankara'da bir öğle vakti göğü inletircesine yağmur yağıyordu
Kendini sokağa attı bir genç kız
Damlaları tek tek hissediyordu
Bir yıldırım esir almadan onu,yağmurun kucağında mutluydu
Ve Ankara bir öğle vakti yağmurla genç kızın son tangosuna tanık oluyordu
"Yazık" diye düşündü bir adam köşeyi dönen ambulansın ardından
Aynı adam aynaya bakmaktan korkardı
Baksa anlayacaktı belki "yazık"ın gerçek anlamını
Döndü arkasını sessizce kayboldu...
Ankara'da bir öğle vakti yelkovan akrebi yakaladığında
Birisi bir yerlerde eline almış kalemi
Belki de hiç tanımadığı kişilerin hayatını yazıyordu
Ve bir hastane odasında yaşlı bir adamın kalbi durmayı planlar iken
Ankara'da hâlâ yağmur yağıyordu...
" şahsıma aittir,taklitlerinden kaçınınız "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder